RSS

29 Eylül 2007 Cumartesi

Marka Evrimi Terminolijisi

Kolbrener USA (kendileri pazarlama iletişimi ajansı olurlar), önemli marka terimlerini içeren başarılı ve eğlenceli bir "marka evrimi terminolojisi" hazırlamışlar. Ben çok beğendim, umarım sizde beğenirsiniz.

Aşağıdaki tablonun üzerine tıklayarak çalışmayı görebilirsiniz.

branding elements

Teknolojinin Türkçesi, CeBIT'te



Önümüzdeki hafta CeBIT’te olacağız. Müşterilerimizden, “teknolojinin türkçesi” sloganıyla dünyada ve Türkiye’de son teknolojiyi bizlerle buluşturan Vestel’de, dijital dünya tutkunlarının heyecanla beklediği CeBIT Bilişim Fuarı’nda en son teknoloji ürünleriyle yer alacak.

Bizde yemedik içmedik, dün sabahlayarak Vestel’in CeBIT’te neler yapacağını site ziyaretçilerine de duyurmak için bir landing page hazırladık. Ayrıca belkide Türkiye’de bir ilk olarak (daha önce bir örneğini görmediğim için) Vestel’in katıldığı bu etkinliği, fuardan önceki hafta sonundan (yani bugün), fuarın bitimine kadar vestel.com.tr’den floating bannerla da duyuruyor olacağız. Genelde kurumsal sitelerde bu tip duyurular ya bir haberle yada küçük bir bannerla geçiştirilir. Ancak bu Vestel için geçerli değil. Vestel’i webde farklılaştırmak için and içmiş, kararlı, yetenekli ve yaratıcı bir ekibimiz var. Gerisini web marketing’de çok etkiliyiz diyen rakipleri düşünsün! (çok etkiliyiz diyenleri biz biliyoruz, ama onlar gelecek tepkiyi bilmiyorlar )

Böyle bir masada çalışmak ister misiniz?




Glynn Jenkins tarafından tasarlanan ve klasik British Mini marka arabaların çalışma masası haline dönüştürülme fikriyle kurgulanmış “Mini Desk” adlı tasarım çok hoşuma gitti. Kim istemez böyle bir masada çalışmayı? Diğerlerini görmek isterseniz şurayı ziyaret edebilirsiniz.

Not: Böyle güzel tasarımların sergilendiği üretici firmanın sitesi ise bir felaket. 97'lerden kalmış sanırım. :)

26 Eylül 2007 Çarşamba

Business Networking'de üç altın kural

Selam arkadaşlar,

Cember.net in bu hafta gönderdiği maildeki yazı ilgimi çekti ve sizinle de paylaşmak istedim.

Business Networking uzmanı Bob Burg, networking altın
kuralını şöyle tanımlıyor: "Diğer her şey eşit olmak koşuluyla, insanlar
tanıdıkları, beğendikleri, ve güvendikleri kişilerle iş
yaparlar
."

Bu oldukça yalın kural, aslında iş yaşamında büyük bir öneme
sahip.

Bu basit kuralın üç temel ekseni var:

- Tanınmak: Network geliştirmenin temelinde, daha çok insanla
tanışmak, dolayısıyla kendinizi tanıtmak yatar. Ancak yalnızca tanınmanın
ötesine geçmeniz gerekir.

- Beğenilmek: İletişim kurduğunuz kişiye işinizde iyi
olduğunuzu, bilginizi ve deneyiminizi doğru şekilde gösterebildiğinizde olumlu
etki bırakabilirsiniz.

- Güvenilmek: İster girişimci olun ister çalışan, iş
yaşamında size güvenilmesi, iş yaşamında ilerlemenin anahtarıdır. Dürüst
olduğunuzun bilinmesi, sizinle iş yapılmasını da kolaylaştıracak, başkalarına
rahatlıkla tavsiye edilmenizi sağlayacaktır.

Herkese iyi çalışmalar.

25 Eylül 2007 Salı

Facebook'u herkese tavsiye ediyorum

Ömer ve İbrahim ile dün arkadaş olduk, sizleri de bekleriz. Biraz dolaştım da gruplar bayağı ilerlemiş, her konuda kaynak bulabileceğimiz, insan tanıyabileceğimiz bir platform.
Gruplarda hem insan tanımak hem de ana kaynaklara ulaşmak çok kolay. Vodaco ailesini hem kişi sayısında hem de bilgi miktarında genişletirken bundan sonra FaceBook'u ana kaynağımız olarak kullanabiliriz.
Birkaç işinize yarayabilecek linki de bu vesile ile paylaşmak istiyorum;
Client side programming için http://www.welie.com/
SEO için http://www.seoposition.com/the-top-15-free-seo-tools.html

23 Eylül 2007 Pazar

VodacoBlog'da bir dizi kolaylık :)

Selam arkadaşlar;

Bundan böyle ibrahimyeler.vodaco@blogger.com adresine göndereceğiniz mailer yetkili onayından sonra blogumuzda yayınlanacaktır. Bir de unutmadan, hani o çok istediğiniz “yeni gönderiler neden mailimize gelmiyor?” diye söylendiğiniz e-posta uyarısı da, eğer bu maili inbox ınızda görebildiyseniz, artık hizmetinizde =)

Keyfini çıkarın…

İyi Çalışmalar.

20 Eylül 2007 Perşembe

Gökay Doğum Günün Kutlu Olsun

Gökay için fazla söylenecek bir şey yok. Çünkü Gökay benim hayatımda tanıdığım en dürüst,en temiz(Çamaşır suyuyla yeni yıkanmış:)) bir arkadaşımız.
İşin esprisi bir tarafa dursun, gerek kodiliği ve gerekse iş disipliniyle herkese örnek olmaya devam ediyor ve edecektirde. Kaç yaşına girdiğini bilmiyorum ama yeni gireceği yaşların bence senden korksun! Çünkü sen geleceğin en değerli kodilerinden ve değerlerinden birisin.İyiki varsın.....

Vodaco Marketingist'te

Bugünden itibaren Pazar gününe kadar Marketinist fuarındayız. Bakalım sektörde neler oluyor, kim ne yapıyor? Benim programım aşağıdaki gibi olacak. Katıldığım konferans ve seminerle ilgili bilgileri sizlerle paylaşacağım.

19 Eylül 2007 Çarşamba

Yaratıcılık İnsanı Terketmez!

İbrahim’in “Yaratıcılığım beni terketti!” yazısını okuyunca bir an karamsarlığa kapıldım. Aslında yazıya yorum yazdım ama o kadar uzadı ki; ayrı bir konu olsun istedim.

Ne diyordu İbrahim; tasarım çizgim oturacak diye uzun zamandır benzer tasarımlar yaptığım için, yaptığım tasarımların büyük bir kısmı çöp olduğu için yaratıcılığım beni terketti! İşte tam bu noktada karşı çıkıyorum. Bu bakış açısıyla Edison ampülü bulamazdı. En güzel reklam sloganı hala yazılamazdı, en iyi reklam çekilemezdi. (bazılarına göre hala çekilmemişte olabilir.) Tabiki yapılan işlerin büyük bir kısmı çöp olacak.

Bu işi yapan insanların kaderidir, en iyiyi bulana kadar çöp işler yapmak. Ne kadar çok çöp, o kadar iyi iş! Benzer işler yapmak yolun başında olanlar için bir tehdit değil, gerçekten gelişmelerini sağlayan bir geçiş sürecidir. Dolayısıyla bunlardan dolayı yaratıcılık insanı terketmez. Yaratıcılık bir insanda ya vardır, ya yoktur! Ancak bazı dönemler yoğun, bazı dönemler kısır geçebilir. Bu kısır dönemlerde de sabır gerekir. İşte bu dönemlerde ilgimi çeken küçük bir hikaye okumuştum, onu paylaşayım.

"Çaresiz kaldığım zamanlarda gider, bir taş ustası bulur, onu seyrederim...
Adam belki yüz kere vurur taşa. Ama değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüzbirinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.
İşte o zaman anlarım ki; taşı ikiye bölen o son vuruş değil, ondan öncekilerdir."


Jacob RIIS

Hikaye olayına girmişken yine bununla ilişkili bir hikaye daha anlatayım. Ancak İbrahim’e şunu da belirtmeliyim ki, yaratıcılığın seni terketmedi, asıl şimdi seninle buluştu! Ben eğer sabreder ve yeteneğini doğru kullanırsan çok yakında konuşulacak işlere imza atacağını şimdiden görüyorum. Seninde görmen için destek olabilirim.:)

YEŞİM TAŞI
Genç bir adam, değerli taşlara ilgi duyarmış ve mücevher ustası olmaya karar vermiş. "Bu mesleği yapacaksam, iyi bir mücevher ustası olmalıyım" diye düşünmüş ve ülkedeki en iyi mücevher ustasını aramaya başlamış. Sonunda bulmuş, yanına varmış, bir süre bekledikten sonra usta tarafından kabul edilmiş. "Anlat, dinliyorum" demiş usta. Genç adam anlatmaya başlamış; taşlara ilgi duyduğunu ve iyi bir mücevher ustası olmaya karar verdiğini heyecanla anlatmış.

Yaşlı usta sesini çıkarmadan genç adamı dinlemiş, sözleri bitince de ona bir taş uzatmış, "Bu bir yeşim taşıdır" dedikten sonra genç adamın avucuna taşı bırakmış ve avucunu kapatmış. "Avucunu aynen böyle kapalı tut ve bir yıl boyunca hiç açma. Bir yıl sonra tekrar gel. Haydi şimdi güle güle" demiş ve şaşkın genç adamı öylece bırakıp kalkmış, odadan çıkmış.

Genç adam evine dönmüş, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasına neler olduğunu anlatmış. Anlattıkça da kendisine çok anlamsız gelen bu hareketi ve soğuk konuşması nedeniyle kızdığı ustaya olan öfkesi artıyormuş. Günler geçmeye başlamış. Genç adam sürekli söyleniyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

"Nasıl böyle budalaca bir şey yapmamı ister. Bir de ülkenin en iyi mücevher ustası olacak. Bu saçmalığa bir yıl boyunca nasıl katlanacağım, böyle bir eziyetle nasıl yaşarım. Bu ne biçim ustalık. Ustalık kaprisi yapacaksa, bari başından yapmasaydı." diye devamlı söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakınıyor ama avucunu hiç açmıyormuş.

Avucu kapalı uyuyor, bütün işlerini diğer eliyle yapıyormuş. Ve bu duruma da giderek alışmaya, diğer elini çok rahat kullanmaya başlamış. Uyurken de yanlışlıkla avucu açılıp taş düşmesin diye hep yarı uyanık uyuyormuş. Böylece bir yıl geçmiş, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarım uykuyla yaşanmış bir yılı tamamlamış. Ve o gün gelmiş. Genç adam tam bir yıl sonra, büyük ustanın karşısına çıkmış.

Usta bir süre beklettikten sonra yanına gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sınavı başarıyla tamamlamış olmanın verdiği gururla elini uzatmış, avucunu açmış. "İşte taşın" demiş, "Bir yıl boyunca avucumda taşıdım, şimdi ne yapacağım?" Yaşlı usta sakin bir sesle cevap vermiş: "Şimdi sana bir başka taş vereceğim, onu da aynı şekilde bir yıl boyunca avucunda taşıyacaksın." Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmiş, bağırıp çağırmaya başlamış.

Yaşlı ustayı bunaklıkla, delilikle suçlamış, mücevher ustalığını öğrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettiği için, hasta olduğunu bağıra çağıra söylemiş. Genç adam bağırıp çağırırken, yaşlı usta ona hissettirmeden birtaşı avucuna sıkıştırmış. Öfkeden yüzü kıpkırmızı genç adam, bir yandan bağırıp çağırırken avucundaki taşı hissetmiş. Durmuş, taşı biraz daha sıkmış ve heyecanla konuşmuş:

"BU TAŞ, YEŞİM TAŞI DEĞİL USTA!"

17 Eylül 2007 Pazartesi

Kayıp İlanı






tamamını okumak için tıklayın.

16 Eylül 2007 Pazar

Güzel bir tab menü çalışması


Klasik, kim ne yapıyor, dünyada neler oluyor turlarımı atarken rastladım bu güzel menü örneğine. Flash sitelerde gördüğümüz her türlü aksiyona artık css ve js sayesinde ulaşmak güzel olsa gerek. Menüyü görmek içi buraya, sömürmek için şuraya tıklayabilirsiniz.

Haydi herkes kamerasını alsın. Film çekiyoruz!

Selam arkadaşlar,

Bildiğiniz gibi uzun zamandır aklımda olan bir hikayemi senaryoya çevirmekte zorluk çekiyordum. Değerli bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine bulduğum bir sitede senaryosundan, kamera açılarına, belgesel içerikli filminden, pembe dizisine kadar birçok türkçe kaynak yer alıyor. Takım arkadaşlarıma yararlı olabileceğini düşünerek sizlerle de paylaşmak istedim.

http://www.asinema.net

Artık yakın zamanda hikayemin senaryosunu okumaya başlarsınız inşallah :) Herkese iyi çalışmalar...

12 Eylül 2007 Çarşamba

İyiki doğdun Gökay!

Bugün rötarlıda olsa Gökay'ın doğum gününü kutladık. O her ne kadar bizim yerimize Bodrum'da, Hırvatlarla kutlamayı tercih etsede! Bu arada hani herkes pastasını keserken söz vermişti blogda Gökay’ı anlatmaya! Yine ilk yazıyı ben yazayım.

Gökay’ı ilk tanıdığımda (3 yıl önce) gözlerindeki parıltıdan, tuttuğunu koparan, ne istediğini bilen, idealist, biraz çekingen bir kişiliğe sahip olduğunu düşünmüştüm. (hatta ilk keşfedenlerdenim diyebilirim) Bugün geriye baktığımda yanılmadığımı görmek ve düşündüğümden daha fazlasını görmek beni mutlu ediyor.

Bence en önemli özelliği, meslektaşlarıyla karşılaştırıldığında çok yönlü ve sosyal olmasıdır. Biliyorsunuz coder’ların çoğu, asosyal, içine kapanık tiplerdir. Acayip yaratıcı fikirleri vardır. Ama produksiyon gerektirdiğinden, bir türlü gerçekleştiremeyiz. Kod yazmaktan çok hoşlanır. Öyleki mümkün olsa evleneceği hatun kişiyi bile kodlayarak yaratmak ister. Ne bileyim, kulakların altına birkaç javascript, iyi duysun diye, kaşları birkaç css dokunuşuyla yukarı kaldırmak falan gibi...

Şaka bir yana örnek bir gençtir. Ama şirketimizde başka örnek gençlerde vardır. Konumuz Gökay olduğu için dağıtmayalım. İyiki doğmuşsun Gökay! İyiki seni tanımışım.

9 Eylül 2007 Pazar

İstanbul'un tasarım etkinliği / IDW 2007


Eski Galata Köprüsünün tarihi atmosferi içersinde, bu yıl 3.sü düzenlenen İstanbul Design Week gerçekten görülmeye değer bir etkinlikti.

Benim Hürriyet ‘im (Hürriyet Gazetesi) , maket&obje yarışması(Efes Pilsen), Zamana not düşen ödüllü tasarımlar(Zaman Gazetesi) ve Good 50x70(Aids, Çevre, İnsan Hakları, Azgelişmişlik, Savaş” konularını kapsayan poster sergisi) etkinlikte güzel vakit geçirmemi sağlayan başlıca stantlardı.

Bunların dışında köprünün alt kat dekorasyonu orada saatlerce vakit geçirmeme neden olabilecek kadar büyüleyiciydi , yalnız şunu sölemeden edemeyeceğim Köprünün bu halini gördükten sonra etkinlik sonrası eski haline döneceği gerçeği insana hüzün veriyor.

Son olarak minik bir temenli : 2010 yılı Kültür Başkenti olan İstanbul keşke paslanmaya yüz tutan bir Galata Köprüsüne değil de buram buram sanat kokan bir Galata köprüsüne sahip olsa...

Etkinliğe gidemeyen Vodaco çalışanları için çektiğim fotoğrafları burada paylaşıyorum.












7 Eylül 2007 Cuma

Motorsikletteki köpek!


Hafta sonu arabamla seyehat ederken yanımdan bir motosiklet geçti, ilgimi çekti! Ortalama 50km hızla giderken köpek utandı kafasını çevirdi ama yakışıklı amcanın resmini çekmeyi başardım. Yolda giderken poz bile verdi.

6 Eylül 2007 Perşembe

Benden size işteee süper bir link.

http://www.deezer.com/

İşlerinizi yaparken playlistinizi hazırlayın vee sonsuz müziğe ulaşın :) Siteden yararlanabilmek için üye olmak gerekiyor. Hemen üye olun tadını çıkararak siteyi sömürün derim :)

5 Eylül 2007 Çarşamba

Kim olduğunuzun, ne istediğinizin ya da neyi sevdiğinizin hiçbir önemi yok. Her şey elinizdekini nasıl pazarladığınızla alakalı.



Yeni yayın döneminde e2'de başlayacak olan MADMEN dizisi konu olarak gerçekten çok ilginç Lost ve Heroes'dan sonra müdavimi olduğumuz dizilere bir yenisini eklemek isterseniz MADMEN'a bir şans verin derim.